Bu yazıda, Türkiye’nin taraf olduğu Uluslar arası Anlaşmalar da dahil olmak üzere, mevzuatımızda tanınmış marka konusunda yapılmış çeşitli düzenlemelerle ilgili yorumlara, ayrıca uluslar arası düzeyde yürütülen çalışmalara yer verilmektedir.

Türkiye’de, markaların korunmasına ilişkin olarak yürürlükte bulunan mevzuat, 27.06.1995 tarih ve 22326 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 556 Sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamedir. 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 7/1-ı bendi, “sahibi tarafından izin verilmeyen Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesine göre tanınmış markalar” ın tescil edilemeyeceğine ilişkin düzenleme getirmiştir. 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 7 nci maddesi marka tesciline mutlak ret nedenlerini düzenlemektedir. Mutlak ret nedenleri, Türk Patent Enstitüsü tarafından re’sen göz önüne alınmakta ve bu maddede sayılan nedenlerden birinin varlığı halinde başvurunun reddine karar verilmektedir.

556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin yukarıda anılan maddesiyle, atıfta bulunulan Paris Sözleşmesi’nin 1 inci mükerrer maddesinin 1 inci bölümü “Birlik Ülkeleri tescilin talep edildiği ülkenin yetkili makamları tarafından, söz konusu ülkede bu Antlaşmadan yararlanacağı kabul olunan bir şahsa ait olduğu, aynı veya benzer ürünlerde kullanıldığı herkesçe bilindiği mütalaa edilen bir markanın karışıklığa meydan verebilecek surette örneğini, taklidini veya tercümesini yapan bir fabrika veya ticaret markasının tescilini gerek ülke mevzuatı müsait olduğu taktir de doğrudan, doğruya, gerekse ilgilinin isteği üzerine ret veya hükümsüz kılmayı taahhüt ederler. Herkesçe bilinen bir markanın esas unsurunun çoğaltılması veya bunlarla bir karışıklık doğurabilecek bir taklitten ibaret olursa, durum yukarıdakinin aynısı olur” şeklindedir.

Aynı maddenin 2. bölümünde ise bu tür markaların kaydının terkininin istenmesi için, tescil tarihinden itibaren en az beş yıllık bir sürenin tanınması gerektiği hükme bağlanmıştır. Sözleşme, birlik memleketlerini kullanmanın menini talep için bir mühlet derpiş etmekte serbest bırakmıştır. Maddenin 3 üncü bölümünde ise “suiniyetle tescil edilen markanın terkinini, kullanılmasının yasaklanmasını istemek için süre tespit edilemez” düzenlemesine yer verilmiştir.

Paris Sözleşmesinin bu hükmü, bu sözleşmeden yararlanacağı kabul olunan bir şahsa ait olduğu herkesçe bilinen bir markanın aynı veya benzeri ürünlerde, karışıklığa meydan verebilecek surette örneğinin, taklidinin veya tercümesinin yapılması halinde, Birlik ülkelerine, taklit markanın tescilinin hükümsüz kılınmasını taahhüt etme zorunluluğu getirilmiştir.

Dolayısıyla, bu maddenin uygulama alanı bulabilmesi için öncelikle, bu sözleşmeden yararlanacağı kabul edilen bir şahsın mevcudiyeti gerekmektedir. Sözleşmenin 2 nci maddesi, “Birlik memleketlerinden her birinin vatandaşları, diğer bütün birlik memleketlerinde sınai mülkiyetin korunması ile ilgili kanunların tebaya bugün tanıdığı ve ileride tanıyacağı menfaatlerden, bu Antlaşma ile ayrıca derpiş edilmiş haklara halel gelmemek şartıyla istifade edeceklerdir” hükmünü amirdir. Buna göre birlik ülkelerinin her biri, Antlaşmaya taraf diğer ülke vatandaşlarına, sınai mülkiyet hakları ile ilgili olarak, kendi vatandaşları ile aynı muameleyi uygulayacaktır. Sözleşmenin 3 ncü maddesi “birliğe dahil olmayan devletlerinden vatandaşlarından olup birliğe dahil ülkelerden birinin toprakları üzerinde oturan veya gerçek ve ciddi sınai veya ticari müesseseye sahip bulunanlar birlik memleketleri tebaası gibi muamele görürler” hükmü ile kapsamı biraz daha genişletmektedir.

Maddenin uygulanabilmesi için öngörülen ikinci koşul, herkesçe bilinen bir markanın varlığıdır. Herkesçe bilinmeden kastedilenin, tanınmış marka olduğu aşikardır. Ancak tanınmış marka ile neyin kastedildiği, bir markanın tanınmış olarak kabul edilebilmesi için hangi kriterlere sahip olması gerektiği gibi açıklamalara, sözleşme metni içerisinde yer verilmemiştir. Bu nedenle, tanınmış markanın taşıması gereken kriterleri yazımızın devamında tartışacağız.

Maddenin uygulanabilmesi için gereken üçüncü koşul, herkesçe bilinen markanın, aynı veya benzer ürünlerde kullanılmasıdır. Aynı veya benzer ürünler ile Markaların Tescili Amacıyla Mal ve Hizmetlerin Uluslar Arası Sınıflandırılmasına İlişkin Nice Anlaşmasının Uygulanmasına İlişkin Tebliğ hükümleri çerçevesinde oluşturulan mal ve hizmet sınıfları kastedilmektedir.

Maddenin uygulanabilmesi için öngörülen son koşul ise, herkesçe bilinen markanın karışıklığa meydan verebilecek surette örneğinin, taklidinin veya tercümesinin yapılmasıdır.

556 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 7/1-ı bendi, Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesine göre tanınmış markaların tescil edilip edilemeyeceğini, marka sahibinin iznine bağlanmıştır. Tanınmış marka sahibinin muvafakat etmesi halinde, tanınmış marka üçüncü bir şahıs adına tescil edilebilecektir. Ancak bu iznin, sonraki marka başvurusunun, tanınmış marka ile aynı veya benzeri mal ve hizmetleri kapsaması halinde kabulü mümkün bulunmamaktadır. İznin varlığının ispatlanması açısından, muvafakatin yazılı olarak verilmesi tercih edilmektedir.

556 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 8 inci maddesi nispi ret nedenlerini düzenlemektedir. Bu madde, bir marka başvurusunun Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine, markanın tescil edilmemesi yönünde itiraz edilmesi halinde uygulama alanı bulmaktadır. Maddenin 4 üncü fıkrası “marka tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verilebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir” hükmünü amirdir. Bu düzenleme 89/104 sayılı Yönergenin 4.4.a maddesinden alınmıştır. Yönerge’de, tanınmış markanın ayırım gücüne zarar verilmesine veya itibarının zedelenmesine neden olabilecek hallerde markanın aynını veya benzerinin farklı mal/hizmetler için tescil edilemeyeceğini ya da tescil edilmişse, bu sonraki tescilin iptal edileceğini hükme bağlama konusunda, üye devletlere seçim imkanı tanımıştır. Dolayısıyla Yönerge, tanınmış markanın aynının yanı sıra benzerinin de farklı mal ve hizmetlerde kullanımının engellenebileceği yönünde düzenleme getirmiştir. 556 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 8/4 üncü fıkrasının ikinci cümlesinde açıkça benzer markadan söz edilmemişse de, gerek fıkranın birinci cümlesi içerisinde yer alması ve gerekse kaynak metin olan 89/104 sayılı Yönerge’deki düzenleme nedeniyle, tanınmış marka sahibinin, benzer markalar yönünden de itiraz hakkının olması gerektiği düşünülmektedir. Aynı Kanun Hükmünde Kararname’nin 9/1-c bendi, marka sahibine, ” tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsamına giren mal ve hizmetlerle benzer olmayan mal veya hizmetlerde kullanılması halinde, tescili istenen işaretin kullanılmasıyla tescilli markanın itibarından dolayı haksız avantaj elde edecek veya tescilli markanın ayırt edici karakterine zarar verecek nitelikteki her hangi bir işaretin kullanılmasını” yasaklama yetkisi vermekle, bu düşünceyi destekler mahiyettedir.

556 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 7 ve 8 inci maddelerinde düzenlenen tanınmış marka kavramları, birbirinden farklı olarak değerlendirilmelidir. Türk Patent Enstitüsü tarafından sadece bir kez yayınlanan ve güncellenmeyen Resmi Marka Gazetesi Özel Sayısında, 1883 tarihli Paris Sözleşmesinin 1. Mükerrer 6. Maddesi ve 556 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 7/1-ı bendine göre tanınmış marka olarak kabul edilen markalar yayınlanmıştır. Ancak, bu Özel Sayının yayınından sonra tanınmış marka statüsüne alınan markalar da mevcut olup bu kararlar Resmi Marka Bültenlerinde yayınlanmaktadır. Bu sayıda yayınlanan markalardan bir kaçı BEKO, BMW, ARÇELİK, CAMEL, COCA-COLA, GRUNDİG, KODAK, LACOSTE, MERCEDES, MARLBORO gibi markalardır. Kanun Hükmünde Kararname 8/4 anlamında tanınmış markanın farklı mal ve hizmetler için de tescili mümkün bulunmamaktadır. Bu düzenleme nispi ret nedenleri arasında düzenlenmiş olup, marka başvurusunun ilanı üzerine ilgili üçüncü kişilerin itirazda bulunmaları halinde değerlendirmeye alınır ve sonuç olarak Türk Patent Enstitüsü’nce karara bağlanır. Oysa Paris Sözleşmesinin 1. Mükerrer 6. Maddesine atıfta bulunan Kanun Hükmünde Kararname’nin 7/1-ı bendi mutlak ret nedenlerinden birisidir ve böyle bir durumun varlığı halinde Enstitü tarafından yapılacak re-sen inceleme sonucunda başvurunun reddine karar verilir. Bu nedenle tanınmış bir markanın aynısının veya karışıklığa meydana verebilecek surette örneğinin, marka sahibinden farklı bir kişi tarafından tescili için başvuruda bulunulduğu taktirde, Yönetmelikte öngörülmemiş olsa bile, red kararına muhatap kalmamak için başvuru evrakı ile birlikte, tanınmış marka sahibi tarafından verilen izin belgesinin de verilmesi başvuru sahibinin yararına olacaktır.

Tanınmış marka konusunda düzenleme getiren bir başka uluslar arası anlaşma da Dünya Ticaret Örgütü Anlaşması Eki Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşmasıdır. (TRIPs). Anlaşmasının 16/3 maddesi “Paris Sözleşmesinin (1967) 6 ncı mükerrer maddesi, markanın tescil edildiği mal veya hizmetlere benzemeyen mal veya hizmetlere de gerekli değişiklik yapılmış olarak uygulanacaktır, ancak şu koşulla ki, markanın bu mal veya hizmetlerle ilgili kullanımı, bu mal veya hizmetlerle tescilli markanın sahibi arasında bir bağlantı olduğunu göstermeli ve bu kullanım şekli nedeniyle tescilli ticari marka sahibinin menfaatlerinin zarar görme olasılığı mevcut olmalıdır.” hükmünü amirdir. Bu düzenleme ile Paris Sözleşmesinde öngörülen koruma kapsamına farklı mal veya hizmetler de dahil edilmiş, yani Paris Sözleşmesi ile getirilen tanınmış marka kavramının kapsamı genişletilmiştir.

Anlaşmanın 16/2 inci fıkrası “Paris Sözleşmesinin (1967) 6 ncı mükerrer maddesi, gerekli değişiklikler yapılmış olarak hizmetlere de uygulanacaktır. Üyeler, bir markanın tanınmış olup olmadığını tespit ederken, markanın promosyonu sonucunda kazanılan herkesçe bilinme durumunu dikkate alacaklardır ” düzenlemesine yer verilmiştir. Dolayısıyla, tanınmış markanın taşıması gereken kriterlere ilk kez bu anlaşmada genel bir ifade ile yer verildiği görülmektedir.

Görüldüğü üzere, bir markanın tanınmış marka sayılabilmesi için bazı kriterler bulunmaktadır. Bunları kısaca toparlarsak, ülkede geniş bir dağıtım ağına sahip olan, ait olduğu sektörde iyi bilinen ve bu bilinmişliği promosyon yolu ile kazanan markalar tanınmış marka olarak değerlendirilebilecektir. Bir markanın, tanınmış marka olarak kabulü için yukarıda açıklanan kriterlere sahip olması veya en azından o markanın kullanıldığı emtiaları tüketen orta düzeyde tüketiciler açısından tanınması, yani emtia ile özdeşleşmiş olması veya o emtia söylendiğinde akla o markanın gelmesi gerekmektedir.

Yine tanınmış markadan söz edilebilmesi için reklam gücü yüksek, kalite sembolü haline gelmiş bir markanın, sadece o markayı taşıyan mal ve hizmetlerle ilgili çevre indinde değil, bu çevre dışında, o mal ve hizmetle ilgisi olmayan kişilerce de bilinmesi gerekir.

İsviçre Federal Mahkemesi, “Yeni Rakı” markasının, İsviçre’de Paris Konvansiyonunun 6. Maddesine göre korunmasının mümkün olup olmayacağı konusunda, bu markanın İsviçre’de yaşayan Türkler tarafından tanınıp tanımamasına bağlı olduğu yönünde karar vermiştir. Aynı kararda ayrıca Paris Konvansiyonu’nun 6. Maddesi açısından, Yeni Rakı markasının İsviçre’de kullanılmış olması koşulunun aranmayacağına da değinilmiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, farklı tarihlerde verdiği kararları ile tanınmış markanın taşıması gereken kriterleri belirlemiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 10.04.1997 tarih ve 1997/1920 8211; 1997/2708 sayılı ilamında, davacının dava konusu markayı, “1980 yılından beri ihdas ve istimal ettiği otuz ülkede de tescil ettirdiği dosyaya ibraz edilen belgelerden açıkça anlaşıldığı …; Ne var ki Yerel Mahkeme davacı markasını Türkiye’de maruf ve meşhur hale getirdiği ürünlerin Türkiye’de satıldığını, dünyada maruf ve meşhur hale getirdiğini ispat edemediği gerekçesi ile davayı reddetmiştir. Oysa, davacının markasını … gibi bir çok ülkede tescil ettirdiği böylece dünyada maruf ve meşhur hale getirdiğinin kabulü gerekir; davacı söz konusu markayı, davalından çok evvel dünya çapında tanınıp meşhur hale getirdiğini ileri sürmesine, bu somut olayda markanın coğrafi sınırlı bağlı olmamasına ve olayda Paris Sözleşmesinin uygulanmasının gerekmesine, marka tescili yaptırırken basiretli iş adamı özeni göstermek ödeviyle yükümlü bulunan davalının ilgili çevrelerce tanınmış davacıya ait markayı bilip bilmediğinin üzerinde durulmasına, davacı markası ile davalı markası arasında iltibas bulunup bulunmadığının değerlendirilmesine böylece haksız rekabetin oluşup oluşmadığının takdiri ile sonucuna göre karar verilmesi” gerektiği yönünde karar verdiği görülmektedir. Yargıtay’ın bu kararından tanınmış markanın, tescilli olduğu ülke sayısına göre de değerlendirilmesi gerektiği sonucu çıkarılmaktadır. Bir markanın tescilli olduğu ülke sayısı, markanın tanınmışlığında doğrudan etkili ise de, sadece bu kritere dayanmanın yeterli olmadığı da ortadadır.

Yine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 13.03.1998 tarih ve 1997/5647-1998/1704 sayılı kararında tanınmış markanın tanımını yapmıştır. Buna göre tanınmış marka, “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan, coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin, aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağırışım olarak tarif etmek mümkündür” şeklinde ifade edilmiştir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 25.09.2000 tarih ve 2000/6139-7062 sayılı kararında, ” davacının markasının bir çok ülkede tescilli olduğu gibi, bir çok ülkede de tescil başvurusunun yapıldığı ve tescil işleminin devam ettiği, davacının … işaretinin marka olduğu sigaralar üzerinde Türkiye ve Türkiye dışında bir çok ülkede satıldığı, … markasının bir çok ülkede sigara dışında çok çeşitli ürünler ile ilgili tescil başvurusunun yapıldığı, ayrıca Türkiye’de 1994-1997 yılları arasında … markalı sigaralar ile ilgili Türkiye’de reklam ve promosyon çalışmalarının yapıldığının anlaşıldığı ve söz konusu markanın tanınmış marka olduğunun saptandığı gerekçesi ile” davanın kabulüne karar veren Yerel Mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Tanınmış marka konusunda, uluslararası boyutta çalışmalar, Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (WİPO) bünyesinde yürütülmektedir. Bir markanın, tanınmış marka olarak kabulü için gerekli kriterlerin belirlenmesi yönündeki bu çalışmalar kapsamında, 13-16 Kasım 1995 tarihlerinde yapılan “Tanınmış Markalar Uzmanlar Komitesi” toplantısında iki görüş oluşmuştur.

1- Uzmanlar Komitesi tarafından oluşturulacak kriterler doğrultusunda tescil Milli Ofisler tarafından yapılacak ve bu tescil Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı aracılığı ile üye ülkelere bildirilecektir.

2- Yine uzmanlar komitesi tarafından belirlenecek kriterler doğrultusunda tescil Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı tarafından yapılacak.

Bu toplantıda benimsenen düşünceler doğrultusunda Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı tarafından bir metin oluşturulmuş ve bu metin 28-31 Ekim 1996 tarihli Uzmanlar Komitesi toplantısında iki istisna hariç benimsenmiştir. Bu istisnalar;

A- Metnin birinci maddesinin 4 ncü paragrafındaki ticaret unvanı kısmı ile,
B- 2 nci maddesinin 1 nci paragrafındaki tescilsiz markanın korunması kısmındır.

Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı tarafından hazırlanmış metin aynen aşağıya alınmıştır

Madde 1
Tanımlar

(I) Taraf: Marka tescili ile ilgili devlet veya hükümetler arası kuruluş
(II) Ofis: Taraf ülkelerdeki Marka veya diğer tanıtıcı işaretleri tescil eden yetkili kurum
(III) Bölge: Bir ülke, veya hükümetler arası organizasyonları sınırı
(IV) Tanıtma İşaretleri: Marka, ticaret unvanı, tanıtma sembolleri, logoları veya amblemleri

Madde 2
Korumanın Şartları

(1) (Tescilsiz Markanın Korunması) Tanınmış markalar bir ülkede tescilsiz ve kullanma zorunluluğu olmaksızın korunabilir.
(2) (Korumanın Sağlandığı Alan Sınırları İçindeki Bilinmişlik) Korumanın sağlandığı sınırlar içerisindeki mal veya hizmetten yararlananların ait olduğu sektördeki kullanıcılar tarafından iyi bilinen markalar
(3) (Kriterler)Bir markanın tanınmışlığında aşağıda belirtilen kriterlerden biri veya bir kaçı dikkate alınır.

(I) Tanınmış olarak korunacak markanın uygulanacağı mal veya hizmetlerin potansiyel müşterileri
(II) Mal ve hizmetlerin dağıtım kanalları,
(III) Tanınmış olarak korunacak markaların her hangi bir şekilde süresi, yaygınlığı ve coğrafi bölgesi
(IV) Tanınmış olarak korunacak markanın tanıtımının, (reklam) süresi, yaygınlığı ve coğrafi alanı,
(V) Markanın üzerine konulacağı mal veya hizmetlerin tanınmış olarak korunacağı sınırlar içerisinde ve diğer sınırlar içerisindeki Pazar payı

Madde 3
Korumanın Kapsamı

1) Tanınmış marka ile bağlantı
a) Tanınmış marka, kendisi ile ilişkili olan her türlü marka veya diğer tanıtıcı işaretlere karşı korunur
b) Her hangi bir tanınmış marka veya tanıtma işaretinin kendisi tercümesini veya önemli bir unsurunun aynısını veya karışıklık yaracak biçimde, aynı mal ve hizmetlerde kullanımını önleyecektir.
c) Paragraf (b) de bahsedilenlerin dışında her hangi bir tanınmış marka veya tanıtma işaretinin kendisi, tercümesi veya önemli bir unsurunun aynısı veya karışıklık yaratabilecek şekilde farklı mal veya hizmetlerde kullanımını aşağıdaki şartlardan en az birinin sağlanması koşuluyla önleyecektir.
(I) Farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, bu mal ve hizmetlerin marka sahibi ile bağlantı kurabilecek ise,
(II) Farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, markanın ayırt edici karakterine zarar veriyor ise,
(III) Farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, markanın ayırt edici karakterinden haksız bir yarar sağlanabilecek ise,

2) (Tescilin reddi) Ofisler tanınmış marka ile ilişkisi olduğu anlaşılan marka ve diğer tanıtıcı işaretlere ilişkin başvuruları reddedecektir.

3) (İtiraz İşlemleri) Tanınmış marka ile ilişkisi olduğu anlaşılan marka veya diğer ayırt edici işaretlere ilişkin üçüncü kişilere de itiraz hakkı tanınacaktır.

Bu toplantıdan sonra, komitenin çalışmaları devam etmiş ve 20-29 Eylül 1999 tarihleri arasında gerçekleştirilen, Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı Yönetim Birimleri Toplantısında, bir kısım ülkelerin delegelerinin bazı maddelerine katılmadıkları ortak bir karar alınmış ve A/34/13 no lu doküman olarak taraf ülkelerce benimsenmiştir. Ülkelerin tavsiye niteliğinde uyması gereken ve bir markanın tanınmış olup olmadığına karar verirken dikkate almasında yarara bulunan bu ortak karar konusunda serbest bırakmıştır. Bu doküman kapsamında Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatına üye 120 ülke;

1-a) Taraf ülkelerin idari ya da yargılama yetkisine sahip kuruluşların, her hangi bir markanın tanınmış (iyi bilinen) marka olmasına karar verirken, markanın tanınmasına (bilinmesine) destek olan her durumu dikkate alacakları,
1-b) Taraf ülkelerin idari ya da yargılama yetkisine sahip kuruluşların, her hangi markanın tanınmış (iyi bilinen) marka olmasına karar verirken bunlarla sınırlı olmamak üzere,
Halk arasında ilgili sektörde söz konusu markanın bilinme ya da tanınma derecesini
Söz konusu markanın kullanımının süresi, derecesi ve coğrafi bölgesini,
Söz konusu markanın uygulandığı ürün veya hizmetlerin sergilerdeki tanıtımları, reklam ve sunumlarının süresi, derecesi ve coğrafi bölgesini,
Söz konusu markanın tanınması ya da kullanımını etkileyen başka tescillerin ve/veya tescil başvurularının süresi ve coğrafi bölgesini

Söz konusu markanın etkili korunmasının belgeleri özellikle Taraf ülkelerin idari ya da yargılama yetkisine sahip kuruluşlarının, markayı tanınmış marka olarak tanımalarının derecesini,
Marka ile özdeşleşen değeri dikkate alacakları

Hususunu benimsemişlerdir.

Bu toplantıda ayrıca,

1-c) Her hangi bir markanın tanınmış (iyi bilinen) marka olup olmadığına karar verecek olan yetkili otoritelere bir rehber ya da yardımcı olmak üzere, yukarıda sayılan faktörlerin, ön koşullar olmadığı, bazı durumlarda tümünün, bazı durumlarda bir kısmını yeterli olduğu, kimi durumlarda ise yukarıda sayılanların hiçbirinin değerlendirilmeyip bunların dışındaki etkenlerin değerlendirilerek tanınmışlık kararı verilebileceği, bu tür ek etmenlerin tek başına ya da yukarıda sayılanların bir veya bir kaçı ile birlikte dikkate alınabileceği de

Kabul görmüştür.

Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı tarafından kabul edilen dokümanda,

İlgili sektör;

Markanın uygulandığı mal ya da hizmetlerin gerçek ya da potansiyel tüketicileri
Markanın uygulandığı mal ya da hizmetlerin dağıtım kanallarındaki görevli kişiler
Markanın uygulandığı mal ya da hizmetlerle ilgili olan iş çevreleridir.

Şeklinde açıklanmıştır.

Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı söz konusu markanın en az bir ilgili sektörde tanınmış (iyi bilinen) olmasının markanın tanınmış olarak kabul edilmesine yeterli kabul edileceğini benimsemiştir.

Bir markanın tanınmış marka olduğuna kimlerin karar vermesi gerektiği konusunda A/34/13 sayılı dokümanın 1-b) maddesine “taraf ülkelerin idari ya da yargı açısından yetkili kuruluşlarının her hangi bir markanın tanınmış marka olmasına karar verirken” şeklinde getirilen açıklama ile, bu konudaki karar yetkisinin idari makam olarak Türk Patent Enstitüsü’ne ve yargı açısından yetkili makam olarak Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olduğu sonucuna varılmalıdır. Türk Patent Enstitüsü yapılan marka başvurularını ve bu başvurularla ilgili itirazları incelerken bir markanın tanınmış bir marka olup olmadığını inceleme yetkisine sahip olmalıdır. Ancak, her hangi bir yararın bulunmadığı durumlarda, sadece bir markanın tanınmış olduğunun tespiti yolunda bir talebin, Enstitüce inceleme konusu yapılmasının gerekli olmadığı düşünülmektedir. Bir marka başvurusunun tescili talebine karşı, tanınmışlık iddiası ile yapılan bir itirazın varlığı halinde, Enstitü ibraz edilen belgeler çerçevesinde tanınmışlık iddiasını incelemek ve karara bağlamakla yükümlüdür.

Bunun dışında, yargı mercilerinin de tanınmış marka konusunda inceleme yapması ve karar vermesi, yine aynı doküman doğrultusunda kabul görmüştür. Türkiye’de mahkemelerce bu tür kararların verildiği, yukarıda örneklerini sunduğumuz kararlardan da açıkça anlaşılmaktadır. Burada tartışılması gereken konu, mahkemelerce tanınmışlığın tespiti talebi ile açılan davaların dinlenip dinlenemeyeceğidir. Bizce, nasıl ki Türk Patent Enstitüsü tek başına tanınmışlığın tespiti yönünde gelen talepleri inceleme konusu yapmamalı ise, mahkemelerce de bu durum aynen benimsenmeli, tanınmışlığın tespiti talebi ile hasımsız olarak veya Türk Patent Enstitüsü hasım gösterilerek açılan davalar dinlenmemelidir. Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 11.11.1996 tarih ve 7585-7774 sayılı kararı ile; kural olarak Türk hukuku açılacak yerde tespit davası açılması mümkün değildir. 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 7/ı maddesinde tanınmış markaların başkaları tarafından marka olarak tescil edilemeyecekleri belirtilmiş olup, aynı Kanun Hükmünde Kararname’nin 42/a bendinden tanınmış markaların başkaları tarafından marka olarak tescilinde yetkili mahkeme tarafından hükümsüz sayılacağına karar verileceği belirtilmiştir. Görüldüğü gibi, bu maddelerde tanınmış markanın tespitine karar verileceği hükmü yer almamakta aksine tanınmış markanın üçüncü bir kişi tarafından marka olarak tescili yapıldığında bu markanın hükümsüz sayılacağına karar verileceği ve başvuru halinde marka olarak tescil edilemeyeceği belirtilmiştir” sonucuna varan Ankara Asliye 6. Ticaret Mahkemesi’nce verilen kararı onamıştır.

[1] Ankara Barosu FMR Dergisi 2001/2 sayısında yayınlanmıştır.

Av. Samiye EYUBOĞLU

en_USEnglish